Bir dünyada yaşıyoruz ki, ışık-karanlık iç içe, nur ve kir bir arada, ahlâk ve fazilet lâahlâkilikle atbaşı, buğu buğu nezahet levsiyat tufanına karşı ve ümitler adım adım inkisarların arkasında.. evet zamanın hiçbir diliminde, bu çağda olduğu ölçüde, böylesine ürpertici bir...
Bu mübarek günler ve geceler, her şeye ve herkese kendi rengini, kendi tadını ve kendi şivesini katar; kucakladığı her şeyi yumuşatır, hülyâlaştırır ve tasavvurlarımızı aşan derinliklere ulaştırır. Çarşı-pazar, ev-ma’bed, okul-kışla hemen her yerde sezilen derin bir büyü, müminlerin simâlarında parıldayan...
İnsanımız, ümit ve inkisar içinde, gözleri dolu dolu kendini düzlüğe çıkaracak Heraklit’ler bekliyor. Seneler var ki, bu milletin öz evlatları olan bizler, onun aşk u nefretiyle dopdolu gönüllerimizde, birer çığlığa dönüşen heyecanlarımızı hep haykırmak istiyor; ama bir türlü haykıramıyor ve...
Dış yüzü itibariyle ve sathi bir bakışla toprak; yer kabuğunun atmosferle teması sayesinde peşi peşine sırlı şekillenişi, bitki ve hayvanlara var olma ve yaşama ortamı teşkil edecek mahiyetteki kucaklayıcılığı ve sıcaklığı, bir miligramıyla milyarlarca canlıya dâyelik yapan zenginliği, bir hektar...
Acı olanı da var hatıraların bal-kaymak gibi tatlı olanı da. Acı hatıralar çok defa mürûr-u zamanla birer zevkli hikâyeye dönüşür ve her hatırlanışında insana çok keyifli anlar yaşatır. Tatlı olanları ise, bizi o eski nur-zulmet münâvebesi içinde görüp tattığımız zamanlarda,
Böbürlenme, kendini beğenme ve çok defa bir fâikiyet mülâhazası içinde bulunma diyebileceğimiz kibir, kişinin, bir kısım farklı özellikleri varmış gibi davranması, oturuşu-kalkışı, nefes alıp verişi, el-ayak hareketleri ve mimikleriyle hep bir farklılık peşinde bulunması, farklılık soluklanması, üstün bir karakter olduğunu...
Yerinde bunalım ve kriz sözcükleriyle de ifade ettiğimiz/edeceğimiz buhran, ferdî olduğu kadar içtimaî bir marazdır; çok defa bütün değerleri alt üst eden, zincirleme sarsıntılara sebebiyet veren ciddî bir maraz.. buhran bazen, ekonomik hâdiselerdeki ahengin bozulması, iktisadî dengelerin sarsılması, bütçenin açık...
Enâniyet, değişik kullanım şekilleriyle “ben” mânâsına gelen “ene”den türetilmiş bir kelime.. insanın kendisi, özü, şahsiyeti mânâları yanında, ona, varlık, eşyâ ve hâdiseler hakkında tefrik, temyiz, okuma ve değerlendirme imkânı da veren “ene”; aynı zamanda bilme, inanma ve bu çerçevedeki ferdî...